Yazının sonunda vermem gerekiyordu cevabı ama dayanamadım. Cevap veriyorum: Rihanna ömrü uzatmaz.
Peki başlık neden böyle yazıldı? Ya da cevabı belli bir soruyu neden sordum? Ben cevabı bilsem de sanırım cevabı bilmeyen ya da bilse bile bunu kabul etmeyen bir gençlik ve nesil var.
Muhatabım sadece onlar değil. 7’den 77’ye kadar herkes, hepimiz kısıtlı kelimelerle ve aynı şeyleri konuşuyoruz.
Küçükler instagram tictoc, orta yaş twitter, yukarı çıktıkça facebook. Bize ait olmayan hayatlar yaşıyoruz.
Üstünüze alınmayın canım. Hayatınızı anlamlı yaşıyorsanız bu yazının muhatabı değilsiniz. Ama çevrenizde muhatapları bulunduğundan okumaya devam edin lütfen.
70’li yıllarda Afro-Amerikan gençlerin başlattığı bir müzik akımı Rap. Hip-Hop’ta aynı; o da 70’lerin sonunda başladı ve Graffiti, Breakdance ve DJ disko kültürü ile yürüdü gitti. Bu tarz, günden, gündemden uzaklaşmak isteyen gençlerin uğraşı alanı ve sığınağı oldu.
Rap’i ve Hip-Hop’u Meleklerin cinsiyetine nasıl getirdim o zaman?
Şimdi melekler erkek olsa ne olmasa ne. Bomboş ve sonu olmayan bir tartışma, boş iş yani bunlar demenin bir yolu olarak seçtim meleklerin cinsiyeti meselesini.
Bu müziği (Rap’i) küçümsemiyorum sadece içi boşaltılmış bir hayatın çığlığı olarak çırpınan gençlerin adını bile koyamadıkları, tanımlayamadan yaşadıkları “bu durumu” kızgınlıkla karışık küçümsüyorum. (Suçlulardan biri olduğumu bildiğim halde).
Sözün özü neyi, nerede, nasıl bir üslupla, zamanlı mı, zamansız mı konuştuğumuza dikkat etmezsek çok pişman olacağımız bir son bizi bekliyor. Dünyadan, bugünden, dünden, gerçeklerden, gündemden kopuk yaşıyoruz.
Ne bu dünyayı ne de öbür dünyayı layıkıyla yaşayabiliyoruz. Gençler bu hengamede kendilerine yeni bir dil geliştirmiş onu yaşıyor. Ve bizimle anlaşılabilir bir iletişim kuramıyorlar.
Kim suçlu acaba?
Maddi ve manevi dünyayı anlamsızca abartan, terazideki dengeyi tutturamayan biz mi?
Sonuca ulaşamayan tartışmalar, hazzı için her şeyi yapanlar, derine dalıp bir daha yüzeye çıkamayanlar… Hissiz bir dil geliştirdik.
Anlamlandıramadığımız kaygı dolu bir gelecek beklentisi içinde birbirine dokunduramadığımız hayatlar… Ardı ardına sıraladığımız kelimelerin doldurduğu sohbetlerimiz.
(Rap ve Hip-Hop’a şimdi geldik) Ardı ardına duraksamadan konuşanların konuşabildiği ortamlarımız var artık. Hızlıca geçiştirdiğimiz acılarımız. Acıyı bile gerçekçi yaşayamadığımız bir karmaşada kaybettik gençleri.
“Acı duymak ruhun fiyakasıdır” derdi İsmet ÖZEL. Söz gücünü kaybetti. Duymuyor kulaklar. Biz Rap yapamasak ta gençlerimize çocuklarımıza dönüştük.
Anlamsızlaşıyor adını koyamadan yaşadığımız hayatlarımız. Bunu kabullenemiyoruz sadece. Zaman, hayat, gençlerimiz, çocuklarımız, doğa akıp gidiyor biz de sonu belli olamayan tartışmalarla hayatı ıskalıyoruz. Gençleri ıskalıyoruz.
Peki Rihanna bu yazının neresinde yer alacak? İçi boşaltılmış dilimizin ve hayatlarımızın acısını yine bizden çıkartan gençlere ve Google teyzeye sorduk onu da.
Evet Rihanna’ya mahkûm olan hayatlara; dokunamadığımız hayatlara, çocuklarımıza, gençlerimize Rihanna’nın ömrü uzatmadığını ama göğe bakmanın ömrü uzattığını söylemek istiyorum. Sahi en son ne zaman göğe baktınız?
Google Teyze der ki: Şarkının adı “Sekiz 2”
Rap şunu anla mizahta özgür
Piyancı bu takar inatla gözlük
Hiphopla sözlüyüm pick-upta gönlüm
Bu bi' gerçek uzatır Rihanna ömrü
Yok olup gidince sakın suçlama beni
Tanrı senin on katın vermiş kuşlara beyin