BÖLÜM 1
“Sayın seyirciler bugün öğretmenler günü” dedi spiker.
“Ahh ahh nerede o eski öğretmenler” diye iç çekti Plaza’nın 24. Katındaki odasında Şükrü Bey sonra da kendini yetiştirip Türkiyenin en iyi iş insanlarından biri olmasını sağlayan öğretmeni Münevver hanımı düşündü. Beyaz mendilini sıranın üzerine serip her Pazartesi tırnak kontrolü yapışını, sonra sobayı yakışını, durumu kötü olan Selma’ya kıyafet alışını. Her veli toplantısında vakarını bozmadan anne babalara bilge bilge konuşmasını ve anne babaların pür dikkat dinleyişlerini.
BÖLÜM 2
Kapı açıldı. Şükrü beyin kızı Beren girdi içeri. Baba kız sarılıp birbirlerine varlıklarına şükrettiler. “hayırdır baba düşüncelisin?” dedi Beren. “Bugün öğretmenler günüymüş kızım. Rahmetli Münevver öğretmenim geldi aklıma, sümüğümü bile silerdi midesi bulanmadan. Ahh ahh nerede o eski öğretmenler” dedi tekrar iç çekerek. Bir an düşündü Beren neredeyse unutuyordu bugün öğretmenler günü olduğunu. Oğlu Cem’in öğretmeni Ahmet Bey geldi aklına. Okulun ilk gün ağlayan Cem’i nasılda kucaklamıştı bir baba şefkatiyle. Çokta iyi gelmişti. Zaten babası evi terk edeli beri sürekli Ahmet öğretmenden bahsediyordu Cem. Hatta trafikten dolayı geç kaldığında annesini beklerken, öğretmeni ile geçirdiği zamandan büyük keyif almıştı. Tam iki saat Cem’in annesinin gelmesini beklemişlerdi. “Çok özür dilerim. Bu kadar saat beklettim sizi.” “Nasıl bırakıp giderim Cem’i, hem boş durmadık akşamki ödevlerini de yaptı. Bence bugün dışarıda vakit geçirecek zamanınız bile var” dedi Ahmet öğretmen. Hiç oflayıp puflamadan. Beren hemen Ahmet öğretmeni aradı öğretmenler gününü kutladı. En içten dilekleriyle ona şükranlarını.
BÖLÜM 3
Beren üniversiteden sonra yıllarca KPSS’ye hazırlanıp bu yıl atanan arkadaşı Ceren’i aradı. Ceren bu yıl atanmıştı Yozgat Çekerek’e. Çekerek’in bilmem ne köyüne. Sıvasız okulu sıvamış, boyamış hatta bir de kütüphane yapmıştı. Hem müdür hem öğretmen hem de hizmetlisiydi okulun. Allahtan Beren gibi zengin bir arkadaşı vardı da o sponsor olmuştu. İlk kışında okula gelen çocukların getirdiği tezeklerin sobada yandığını da burada görmüştü. Beşinci sınıftaki Hasan öğretmişti sobanın nasıl yakıldığını. Sonra çocukların gözlerindeki umudun ışığının yüreğini nasıl yaktığını. Annesinin “bir tanıdık bulur aldırırız seni Ankara’ya” dediğinde “nasıl da bırakıp giderim kuzularımı” diye düşünmüştü. Gitmedi de.
SON BÖLÜM
Ahh ahh nerede o eski veliler. Eğitime okula öğretmene saygı duyan veliler nerede. Doktora askere bankacıya polise, vergi dairesindeki Samime hanıma, zabıta Hakkı’ya duyduğunuz saygıdan neden bize yok. Öğretmene çemkirmek niye. Neden nerede o eski doktorlar, veznedarlar, otobüs şoförü ya da marangozlar nerede diye sorulmuyor. Biz evde bir tanesine dayanamıyoruz, öğretmene Allah yardım etsin diyorsunuz da o yardım ilk sizden gelsin bir zahmet şekerim.
Biz hep aynıydık aslında. Siz değiştiniz sayın anne babalar. Facebooklar starbuckslar sabah ve öğlen kuşağındaki Esra Erollar Müge Anlılar tik tok’lar sizi çok değiştirdi. Elli yıl önce babanın burnunu, yirmi yıl önce senin burnunu daha dün de çocuğunun burnunu biz sildik. Şu okullar açılsa da kavuşsak kuzularımıza diye dualar eden de bizdik. Biz hep aynıydık aslında. Siz çok değiştiniz çook.
- Baba senin öğretmenin nasıldı?
- Benim öğretmenim bir melekti yavrum.
- SENİN ÖĞRETMENİN DE BİR MELEK yavrum.