Memleketimde kamuda çalışan memur sayısı 2.3 milyonu geçti. Son yıllara nazaran hükümet, memur alımında ciddi bir sürece girdi.Özellikle eğitim iş kolunda çalışan öğretmen sayısı bugün 900 bine yaklaşsa da bunun 450 bini son 10 yılda işe başlayanlardan oluşmakta…
Memur sayısı 2.3 milyonu aşarken, neden sadece 1.6 milyonu sendikalı. Sendikalaşma oranının yüzde 70’leri bulduğu bir süreci yaşıyoruz. Ancak 680 bin memurun hala hiçbir sendikaya üye olmadığı da bir gerçek. Neden çalışan memurlar içinde sendikalı olma ayrıcalığı, gün geçtikçe cazibesini yitirmekte?
İşçi sendikacılığı ise tam bir rezalet bu ülkede.Düşünün ki 11 milyonu aşkın işçi var bu memlekette sadece 1 milyon işçi sendikalı.Gerisini siz düşünün…
Peki Neden?
Bu soruya cevabını maddeler halinde sıralayayım.
1-Türkiye’de sendikalı olmak veya olmamanın pek fazla bir fark yok… Daha doğrusu kıymeti yok… Sendikalı kamu çalışanları sorunların çözümü için canını dişine takıp çalışırken, sendikasızlar elde edilen kazanımlardan hiç bir sahmetne katlanmadan yararlanıyorlar.Yani sendikalı ile sendikasız arasındaki fark, 15.01.2015 maaş bordosunda sadece 9 TL civarında bir maddi değer taşıyorsa çok da fark hissedilmez doğal olarak. Sendikalılara maaş bordosunda aylık 100 TL fazladan verin, bakın Türkiye’de sendikalaşma oranı yüzde 90’ı bir ayda bulur mu bulmaz mı?
2- Çalışanlar, sendikal haklardan nasıl yararlanabileceği ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadığı için doğal olarak aktif bir şekilde süreç içersinde rol alamıyor. Bu da sendikalı ile sendikasız farkı hissettirmiyor.
3-680 bin memurun hala hiçbir sendikaya üye olmadığı bir ülkede, çalışanların hala sendikalara güven duygusunda ciddi sorun yaşadığı ve hissettiği de bir gerçek. Bu da sendikalı, sendikasız sıfatlarla demokratik duruşa zarar veriyor…
4-1,6 milyon memurun sendikalı olduğu bir ülkede, maalesef sendikal çalışmaların ciddi takip edilmediğini görüyoruz. Sendikal çalışmaların kamuoyu oluşturmada yaşadığı sıkıntı doğal olarak anlık takiple sınırlı kalıyor. Üstelik yıllarca konuşulup çözüme kavuşamayan sorunların varlığı bu kanıyı her geçen gün güçlendirmekte.
5-Sendikalı olmak, bu ülkede siyasi bir taraf olmak anlamına geldiği sürece, sendikalılara karşı oluşan algı kolay kolay değişmez bu ülkede. Sendikalı olmak istemeyenlerin en büyük söylemi de gerekçesi de maalesef bu…
6-Sendikal Kazanımlar, sadece maddi anlamla algılandığı sürece, sendikalı olmak ile olmamak arasında fark her zaman bugünkü algı ile algılanmaya devam edecektir. Maalesef bugün sadece kazanımlar TL üzerinden hesaplanmakta, demokratik, insani ve manevi değerler kazanım olarak ikinci planda konuşulmakta ve değerlendirilmekte…
7-Sendikalı olmak ile olmamak arasındaki fark belki de bugün en fazla hukuki sahada kendini göstermektedir. Sendikalı olanların haksızlığa uğradıklarında ilk adres olarak bağlı oldukları sendikaya başvurmaları bu işin en güzel yanı olsa gerek… Sendikasız olanlarsa, idari iş ve işlemlerde sıkıntı yaşadığında üyelik talebinde bulunması işin ciddiyetini yeni yeni kazanmasına vesile oluyor.
8- Sendikalı olan bir çalışan, sahada emek sarf ederken, çalışma koşullarında, idari iş ve işlemlerde, sisteme dair bir sorun veya öneriyi yetkili sendikalarına bildirirken, diğer sendikasız çalışanlar sadece sorunları sürekli dillendirmekten ve konuşmaktan öteye geçemiyor.
9-Sendikalı olup çalışanların çoğu, sorunların sendikal çalışmalarla çözüleceğine inanırken, geride kalanların sürekli sorunların çözümüne dair umutsuz olduğu da bir gerçek.
10- Sendikalı olup bu alanda kendini adayanlar, sendikalaşmayı demokratik ve örgütlü toplumun bir parçası olarak görüp, er veya geç sorunların çözüleceğine dair her daim beklentilerini korurken, sendikalı olmayanlar sendikaları; Sendika= Siyaset + Çıkar! diye nitelemekte ve beyanları bu yönde olmakta. Ne diyelim; kendinden başka her kurumu ve durumu sorgulayan tüm eğitim çalışanları kendine de ayna tutma vakti gelmiş ve geçmektedir. Sendikalı olanların üyelik aidatlarının devletçe karşılanması, siyasi partnerler ve söylemlerle örgütlerini benimsemeleri bugün için günü kurtarsa da geleceği kurtarmayacaktır. Eğitim çalışanları nitelik anlamda, işine odaklanmada ve sendikal ahlak noktalarında beklentileri de yerine getirmeli. Bu beklentilere samimiyetle yanıt verenler eğitimin ve eğitimcilerin sorunlarını çözme noktasında üzerine düşeni yapmış olacaktır. Selam ve dua ile kalın…