YASEMİN KATI ebrar4406@hotmail.com

YA KARDEŞÇE YAŞAMAYI ÖĞRENECEĞİZ, YA DA...

21 Eylül 2015 Pazartesi 12:17

Hak hukuk ihlali muhabbetinin tavan yaptığı bu günlerde benim de bir çift sözüm var!..

Gazi çocuğu olan şahsım 28 Şubat denilen kara tarihten sonra, çatısı altında bulunduğum üniversitenin kapısı dışında bırakıldım. Yeniden hazırlanıp kazandığım ikinci üniversitenin de içerisinde bir yıl tutunamayıp sırf kıyafetim yüzünden alınabilecek tüm cezaları aldım.

Gazi çocuğu olarak öncelikli yerleştiğim devlet yurdundan, yine kıyafet takıntısından kapı dışarı edildim. O dönemde, bu memlekette yatacak yer dahi bulamadım.

Akademisyen olma hayallerimi zaten çok derinlere gömdükten sonra, yakamı kurtarmak için çırpındığım okulumdan dahi istediğim, yani ben olan kıyafetle mezun olamadım ve sonraları bu tercihimle iş hayatına atılamadım. Başvuru şartları içerisinde mülakat şartı olan onlarca müracaatımın birkaçında mülakatı gerçekleştirenler tarafından sarf edilen“Çok yazık olacak sana.” cümlesinden sonra ve o cümleye rağmen elendim. Mensubu bulunduğum toplumun birçok kamu alanından dışlandım, 340 kişinin doldurduğu koca salonlardan yine kıyafet uygunsuzluğundan dolayı tek başıma kovuldum. Yaşadığım psikolojik buhrandan sıyrılmam ise yıllarıma mal oldu. Akıttığım gözyaşının oranını hiç hesaplayamadım.

Buna rağmen, bırak başkasının hakkını gasp etmeyi, kendi haklarımdan bile çoğu zaman vazgeçtim. Bu mantıksızlıkla hakkı yenen, kıyafet ve düşüncesinden dolayı eleştirilen, dövülen, yerlerde sürüklenen, geleceği ellerinden alınan, hapishanelerde yıllarını geçiren onlarca örnekle tanıştım, yüzlercesini işittim.

AMA;

Bu şekilde hayatı gasp edilen hiç kimsenin ve şahsımın başkasının varlığına zarar verecek herhangi bir faaliyette bulunduğuna şahit olmadım.

Hiçbir zaman Vandallar gibi etrafıma saldırarak, kırıp döküp yağmalayarak hak talebinde bulunmadım.

Öyle ya; Hangi evin direğini kıraydım da diğer tüm unsurların üst üste yıkılmasına sebep olaydım?

Hangi ambulansıma, hangi güvenlik aracıma kast edeydim?

Kendi bayrağımı indirip de hangi bayrağın gölgesine sığınaydım?

Kendi insanımı teperek hangi millete kollarımı açaydım?

 Öz kardeşim yanımdayken (Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni…) kardeş diyerek kimin omzuna başımı yaslayaydım?

Hangi kardeşimin dükkânını yağmalayıp, hangisinin arabasını parçalayaydım?

Hangisinin bedeninde olmayan hakkımı talep edeydim?

Hangi patlayıcı maddeyi kuşanarak, hangi kardeşimin ciğerini parçalayıp, beraberinde milyonlarca tek yüreğe ateş düşüreydim?

Kime ve neye duyduğum kinle neyi harap edeydim?..

Hepimiz, kendimizce mağdur olduğumuzu düşünebiliriz. Dönem dönem olmuşuzdur da. Ama kin güderek bunu yıllara yayıp kendimize olmayan veya artık yok olan düşmanlar edinerek ve hatta olmayan hakkımızı olmayacak bir üslupla talep ederek bu psikolojiyle nereye? Nereye kadar gidebiliriz?

Bu toplum asırlardır, komşusu açken tok yatmadı. Yanındakinin hakkını kendi hakkından önce gözetmeyi her daim bildi. Şimdilerde ne oldu da, üç beş bozguncuya papuç bırakacak? Ne bekleniyor bu toplumdan, “Bu benden değil.” diyerek gelinini, damadını mı dışlayacak? Kardeşinin etini mi yiyecek? Bu mantıkla hangi yavan davanın peşinden koşturacak da nerelere sürüklenecek? 

Bu vatan benim, bu vatan senin, bu vatan bizim. Onun, senin, benim,  birleşerek oluşturduğumuz ve ayakta tuttuğumuz; biz varsak var olan, o varsa var olduğumuz devleti yıkıp da yerine nasıl bir düzen inşa edeceğiz? Eğrisiyle doğrusuyla, eksiğiyle tamıyla yarınları yine elbirliği ile omuz omuza inşa edeceğiz. 

Martin Luther’in dediği gibi; "Ya, birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da, aptallargibi hep beraber yok olacağız."

Ve böyle devam edersek; bize bizden gayrı dost olmayacağını çok acı bir şekilde, tekrar tekrar hep beraber tecrübe edeceğiz… İşte o zaman da;  Eyvah! Eyvah! Eyvah bizlere!..

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #