Fatih Sultan Mehmet Han, çocukken çok yaramaz bir öğrencidir. Ders esnasında sürekli, şımarıklıklar yapar ve Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarır. Hocası kendisine kızdığı zaman ise hemen “Ben Padişahın oğluyum, bana bir şey yapamazsın.” deyip öğretmenini tehdit eder. Şehzadeyi, Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a bir türlü anlatamaz. Ancak artık öyle bir zaman gelir ki küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez olur.
Bunun üzerine Akşemseddin, destur dileyip Padişah II. Murat’ın huzuruna çıkar. “Padişahım, size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum.” deyince II. Murat; “Buyur, çekinmeden anlatabilirsin.” der. Bu söz, Akşemseddin’i rahatlatır ve başlar olanları anlatmaya. “Padişahım oğlunuz, ciğer pareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zaman da hemen sizinle beni tehdit ediyor.” deyince II. Murat, Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar.
II. Murad’ın, kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin, çok şaşırır. Padişah, bu duruma çözüm bulmak adına bir plan yapmıştır ancak öğretmen açısından, bu planı uygulamak pek mümkün görünmemektedir. Akşemseddin, plan konusundaki rahatsızlığını padişaha iletse de Padişah onu dinlemez ve “Bu iş olacak!” der.
Ertesi gün derste yine, Şehzade Mehmet yaramazlık yapar. Akşemseddin’in uyarısına, aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah, ansızın kapıyı açıp içeri girer. Bu olay karşısında Akşemseddin, hiddetlenerek Padişaha bağırır ve ona bir tokat atar. Bu şekilde sınıfa giremeyeceğini, izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını ister. Padişah, mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diler ve dışarı çıkar. Az sonra kapı vurulur ve Padişah, aynı mahcubiyetle yeniden özür dileyerek içeri girer. Plan muhteşem bir şekilde işlemiştir.
Olanlar karşısında Mehmet’in nutku tutulur. Dünyası, allak bullak olur, ne yapacağını şaşırır. Güvendiği padişah babası, tokat yemiştir. O günden sonra küçük Mehmet, asla yaramazlık yapmaz. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştır. Böylece, olması gerektiği şekilde ve ehil bir öğretmenin elinde yetişerek gelecekte ‘Fatih’ unvanına mazhar olacak işlere imza atacaktır.
Koskoca padişah, sırf çocuğunun terbiyesi için gözünü kırpmadan tokat yemeyi göze almıştır. Çünkü o aynı zamanda evladının geleceğini düşünen bir velidir.
Söz konusu olayda kahramanlar, padişahlar da olsa günümüze gelene kadar eğitim adına çok fazla şey değişmiştir. Lakin olumsuz anlamda değişiklik en çok da öğretmenin itibarı açısından kaydedilmiştir.
Malum son dönemde de artık MEB’in, öğretmen performans değerlendirme yönetmeliği taslağını görüş için dış paydaşlara göndermesini konuşmaktayız. Öğretmenlere not verme, dolayısıyla da performanslarını değerlendirme yönünde hazırlanan taslak, şimdilerde görüşülmektedir. Pek tabi ki değerlendirme yönetmeliğine aksi yönde; gerek kitlesel, gerek bireysel olarak öğretmenlerden çeşitli itiraz sesleri de yükselmektedir. Hali hazırda yapılan birçok sözlü itirazdan sonra ise şimdilerde “Performans taslağına hayır!” doğrultusunda sendikalar tarafından, imza kampanyası başlatılmıştır ve eğitim camiası içerisindekilerin hemen her gün maruz kaldıkları şiddetin önlenmesi için yasal düzenleme talep edilmektedir.
Taslak incelendiğinde, değerlendirmenin yerini bulması için epeyce bir değerlendirme formunun doldurulması gerektiği görülmektedir. Öğretmeni değerlendirecek kişiler özetle; görev yaptığı okulun müdürü, zümre öğretmenleri, görev yaptığı okulda zümre öğretmenleri haricindeki öğretmenler, öğrencilerin velileri, öğrenciler ve kendisidir. Kısaca öğretmeni herkes değerlendirecektir. Tarafların, öğretmeni değerlendirebilmeleri için en az üç aylık bir muhataplıklarının olması şartı getirilmiş, nihai sonucun ise, Mebbis üzerinden duyurulacağı belirtilmiştir.
Taslakta ayrıca öğretmenlerin sınava tabi tutulacağı vurgulanmış, bu durum da şu şekilde açıklanmıştır:
MADDE 24 - (1) Öğretmenler, dört yılda bir "Öğretmenlik Mesleği Yeterlikleri" kapsamında sınava tabi tutulurlar.
(2) Sınav, Bakanlıkça sınava gireceklerin sayısı, altyapı imkânları ve benzerleri göz önünde bulundurularak her yıl düzenlenebilir.
Onca cenderelerden, sınavlardan geçen ve nihayet zamane evlatlarının içerisine terk edilen öğretmenin, aşması gereken sınavlar yetersiz görülmüş olacak ki yeni sınavlarla yeterliliği denenmeye devam edilecektir.
Performans değerlendirmenin amacı olarak taslakta;
MADDE 5- (1) Performans değerlendirmesi ile aday öğretmen ve öğretmenin;
a) Görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi,
b) Bilgi ve beceri düzeyinin belirlenerek, gerekli eğitim ihtiyacının tespit edilmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması,
c) Ödüllendirilmesinin sağlanması
amaçlanmaktadır, maddesi yer almaktadır.
Taslak incelendiğinde akla gelen soru şudur: Sistem acaba öğretmenin yakasını bırakıp ne zaman kendisini sorgulamaya başlayacaktır? Neticede öğretmenin, atanana kadar başarması gereken birçok sınav vardır, ancak eğitim sistemi hangi sınavlardan geçmiştir?
Günümüzde ne yazık ki her yeni adım, öğretmenin sırtına yük getirmekte, eğitimin diğer sacayakları göz ardı edilmektedir. Sırtına yüklenen ağırlıklar nedeniyle de her geçen gün eğitimci, mesleğine karşı olumsuz duygular geliştirmektedir. Onları mesleklerine yeniden bağlamanın yolu kesinlikle, okula yolu düşen herkesin öğretmene not vermesinden geçmemektedir. Bu doğrultuda, öğretmenin şanını korumak adına kendi yüzüne tokadı attıran padişah aynı zamanda, çocuğunun geleceği adına kendisini hedefe oturtan veli olarak iğneyi, öncelikle kendisine batıracak kadar olgun hareket etmiştir. Durumdan ders alınmalıdır.
Öğretmene duyulan saygı neticesinde verilen iyi bir eğitimin, küçük bir yaramazı nasıl bir konuma getirebileceği yaşanmış örneğimizde mevcuttur. Bu nedenle acil olarak, öğretmenlerin saygınlığı yeniden teslim edilmelidir. Zira bu bakış açısıyla, iyi bir yere varılamayacağı ortadadır.