Norm fazlası durumları şimdilerde henüz güncellenirken, eski zamanlarda norma düşmüş olanlar da tayin istemiş bir vaziyette beklerken harıl harıl görevlendirmeler yapılmakta.
Bu arada ders yılının başladığı, öğretmenlerin ders programlarını ellerine alarak yeni sınıflarında derslere girmeye başladığını, derslerin işlendiğini, öğrencilerin kaynak eksikliklerini artık tamamladıklarını, bu yılki rotalarını ders bazında öğretmen başkanlığında tayin ettiklerini, kaynaştıklarını…, öğretmenlerin, aile düzenlerini de okulları ve programlarına göre ayarladıklarını hatırlatmakta fayda var.
Tüm oturmuş düzene rağmen geçen yıldan norm fazlası olduğu belli olanların atamasının veya görevlendirmelerinin de bekletilerek dönemin başlamasından itibaren, bu aralar yapılması eğitim öğretime diğer yapılan zamansız uygulamalar gibi artı bir şey katmayacaktır .
Derslerine gireceği sınıflar belli olan öğretmenler, yaptıkları hazırlıkla okullarına geldikleri, içinde bulunduğumuz bu zaman dilimlerinde, “Seni şuraya görevlendirdim.” Sürpriziyle karşılaşıyorlar.
OHAL’i diline dolayan amirlere insanlar dertlerini anlatamıyor. “Zamanlama denen kavramdan bu Milli Eğitim camiası ne zaman haberdar olacak acaba!” sitemleri ve söylemleri kol geziyor. Doğru dürüst bir sınav atmosferi yaşamadan çeşitli koltuklarda kendilerine yer tutanlar, sırtlarını dayadıkları OHAL’i kalkanları yaparak mantığa aykırı bir dolu imza atıyor.
Görevlendirmede işin ucunu iyice kaçıran bazı kurumlarda kadrolu öğretmen başka bir okulda görevlendirilirken, onun yerine ücretli öğretmenler görevlendirilebiliyor. Okul müdürlerinin görüşleri de çoğu zaman bu kargaşada gümbürtüye gidiyor.
Sabah bir okulda derse giren öğretmen, ders çıkışında başka bir okulda görevlendirildiğini öğreniyor, öğrendiği gün okulu ve öğrencileriyle ilişiği kesiliyor. Diğer okul gününde başka bir okulda ders başı yapması bekleniyor. Aynı zamanda mecbur tutulduğu için tayin de istemiş bir şekilde sonuç bekleme pozisyonunda olan öğretmenimiz hali hazırda ne yapacağının şaşkınlığını yaşıyor. Durumunu arz etmeye çalıştığı amirinden de “Başlarında dur yeterli.” Cümlesini işitebiliyor.
Bu kargaşada eşyalarını toplamaya fırsat bulanlar ise “İşte gidiyorum….” Tarzı şarkıların dillerine pelesenk olmasına engel olamıyor.
Yeni dönemin norm güncellemeleri şimdilerde yapılıyor. Yani dönem ortalarında. Buraları doldurmak için yine norm fazlalarına güveniliyor ve yeni atamalara.
Yeni yapılacak atamalar ise şimdiden adaletsizlik temelleri üzerine bina edilerekten muhataplarına sunuluyor.
Mülakat denildiğinde millet olarak en öncelikli olarak anladığımız kelimedir TORPİL. Mülakat işinin bu anlamından şaştığına da rastlamadım. Zaten yapılan eleştirilere kulak kabartıldığında geleneğin bozulmadığına da şahit olabiliriz.
Mülakat şartını görenlerin hemen tanıdık, üst düzey vs’den birilerini aramaya başlamaları boşuna değil. Verilen puanların niteliği ne kadar yansıttığının tartışmaları hiç bitmeyecekken, tanıdık bulamayanların durumunu kime arz edecekleri de zaten muamma.
Eğitim camiamız, Milli eğitim camiası içerisinde yetişen birileri tarafından yönetilmeyi neden hak etmiyor? Neden yıllardır bu camianın içerisinde yer alanlar topyekün deneme yanılma ve hep sonuç itibariyle yanılma içerisinde negatif sonuçlara katlanmak mecburiyetinde bırakılıyor?
Adilane bir sınav sistemini bu ülke insanına uygulamak çok mu zor? Fikri zikri ne olursa olsun, şunun bunun adamı olmadan, hak edenin bir takım yerlere geldiğine ne zaman şahit olmaya başlayacağız? En kötü yazılı sınav, mülakattan iyidir neticede. En azından kaybedenlerin fikri ve zikri dünyası adam kayırma düşüncesi ile allak bullak olmaz.
Ve Ve Ve zamanlama olayını ne zaman öğreneceğiz de yaz tatilinde yapılması tam anlamıyla isabetli olacak her türlü atama ve görevlendirme işlemini ders yılı başlamadan yapıp, eğitim öğretime taşlar yerine oturmuş bir şekilde başlayacağız?