Tarih; günümüze kadar vuku bulan her olaya şahitlik etmiş ve bu olaylardan not düşmeye değer olanlarını, sonraki nesillere aktarmıştır. Çanakkale Savaşı ise; tarihin, onu sonraki nesillere aktarma ve sonsuza dek görkemli sayfalarında tutma zorunluluğu duyduğu, tarihe sığmayacak bir benlik mücadelesinin destanıdır.
Bizler için yüksek bir fedakârlık örneği kabul edilen Çanakkale Zaferi, o neslin nazarında bir fedakârlık örneği sayılmıyordu aslında. Atalarımız, bu mücadeleyi vatana borçları olarak kabul etmişlerdi çünkü. Vatan mücadelesini, ecdadının dünyayı kuşatmış olan şanına ve zaferlerine bir gölge düşürmemek adına ifa edilmesi gereken bir borç olarak bilmişti. O insanlar, her neslin bir ödevi olduğunu varsayıyor ve kendi nesillerinin ödevinin de Çanakkale Destanı’nı yazmak olduğunu düşünüyordu. Bu kapsamda atalarına ve onlardan kalan vatanlarına besledikleri sevgi, sırtlarına bu borcu yüklemişti.
Tarihin bu demlerine şahitlik eden bizler ise, bu muazzam zafere baktığımızda görürüz ki;
Muazzam bir insan ve olay galerisi olan tarihe, ismini parlak harflerle kazımış bir milletin ortak destanıdır, Çanakkale.
Öllük elenerek, aynalı beşiklerde belenerek büyütülen güzel simalı ciğer parelerin yaratılış mayası olan toprağa karılmasının meyvesidir, Çanakkale.
Huzur ve umutla ve şehit sıfatıyla, bir tohum misali toprağa düşen, neslin var olması adına kendisini yok eden tohumların mahsulüdür, Çanakkale.
Öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmamanın sözde değil özde, dünyaya ispatlanmasıdır, Çanakkale.
Okul çağında olanların dahi, her bir ucundan tutuşmuş yanan vatanına karşı duyarsız kalamayıp, kalem tutması gereken küçücük elleriyle silah kuşanmasının, yani bileğin değil yüreğin savaşıdır, Çanakkale.
Sağanak gibi yağan top mermileri altında aslanlar gibi dövüşen, her an ölüm-kalım arasında gidip-gelmekten korkmayan, kanının son damlasına kadar vuruşan ve ölümü gülümseyerek karşılayan bir milletin, iman ve inanç başarısıdır, Çanakkale.
Tarihin en önemli dönüm noktalarından biri durumundaki bu savaşta, maddiyattan yoksun olan halkın, maneviyat mücadelesinin göstergesidir, Çanakkale.
Elindeki tek örtüyle yavrusunu değil, vatan mermisini saracak kadar vatan bilincine sahip gözü kara anaların bilinç tablosudur, Çanakkale.
Tüm varlığını ortaya döken Anadolu halkının mücadelesiyle, kendi çağını aşan ve başka coğrafyalara taşan, dolayısıyla da geçilmezliği gerçeğini zihinlere kazıyanların fedakârlık timsalidir, Çanakkale.
Günümüze kadar, böylesi bir kahramanlık örneğinin başka hiçbir millet tarafından gösterilemediği, sergilenen insanüstü mücadelenin; sayıca kat kat fazla, daha güçlü, daha donanımlı orduların kocaman yüreklilerce helak edilmesinin örneğidir, Çanakkale.
Esaret altındaki her millete örnek ve umut olmuş bir mücadelenin sonucu, bağımsızlık sembolü olan bayrağımın renginin ilham kaynağı; bir hilal uğruna batan güneşlerin, şanlı destanıdır, Çanakkale.
Pay alınmaya çalışılan pasta olmayı gururuna yediremeyenlerin, “Vatan toprağı bir bütündür, parçalanamaz.” Haykırışının yansımasıdır, Çanakkale.
Demirden ateş topları göğüslerini delerken bile, yüzlerinde, vatanları uğruna can vermenin sevincini taşıyanların mimiklerindeki anlam; yansa dahi küllerinden tekrar doğabilmenin ve dimdik ayağa kalkabilmenin şanlı direnişidir, Çanakkale.
Siper olarak canlarını ortaya koyanların; Seyit Onbaşıların, Fatma Anaların, Hasan Tahsinlerin, Sütçü İmamların, Şerife Bacıların, Nene Hatunların şahsında soylu bir milletin öz zaferidir, Çanakkale.
“Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.” diyenlerin ak alınlarının nura gark olmasının manevi anlamı; vatana kurban olma hissiyatıyla, kafası kınalanarak askere gönderilen, ailesinin göz bebeği ‘Kınalı Kuzuların’, kurban İsmaillerin, Mehmetlerin şanlı başarısıdır, Çanakkale.
Anadolu’yu alma umutları taşıyan düşman gemilerin, sonsuza kadar bizim olarak kalacak Çanakkale sularına batırılmasının; soyut hayallerin, somut direnişe yenik düşmesinin ve gerçeklik adına somutun soyuta galip gelmesinin sembolüdür, Çanakkale.
Nihayetinde ise; ellerinden tutulması gereken, tutulmadığı takdirde her an kayma tehlikesi olan, millet, devlet, din, vatan, değer, kardeşlik, tarih… şuuruyla donanmış ve hareket edebilme bilincine sahip yeni neslin şahsında ve desteğiyle sürekli sahip çıkılması gereken, sonuna kadar bizim olmayı hak eden, bilinçsizce, çalışmadan durduğumuz takdirde ise; geçilme ihtimali her zaman mümkün olan emsalsiz emanetin adıdır, Çanakkale.
Yasemin KATI