Fikrimim ince gülü/ Kalbimin şen bülbülü/ O gün ki gördüm seni/ Yaktın ah yaktın beni… Ateşli dudakların/ Gamzeli yanakların/ O gün ki gördüm seni/ Yaktın ah yaktın beni.
Efendim nostalji yapmıyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum.
“Sakın eleştirmeyesin. Ne yani çocukların da bir bayramı olmasın mı? Bu günü atamız çocuklara hediye etmiş, onun aziz hatırasına saygı gereği kutluyoruz….” diyeceklerden de ne olur ne olmaz diye, henüz söyle/n/meden hemen özür diliyorum.
Evet Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladık. Amma ne kutlama.
“Ben Atatürk çocuğuyum, bu gün 25 yıllık genç öğretmen, sahip çıkacağız, yıktırmayacağız, fırsat vermeyeceğiz, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdi biz o gün insan olduk, kulluktan özgürlüğe uçtuk. Ben, Türklüğüyle gurur duyan Atatürkçü öğretmen…” şeklinde bu güne haykıran öğretmenimizin her bir cümlesini içselleştirerek, ve tüm Atatürk sevdalıları olarak saloncek ayaktayız efendim. Tabi ellerimiz şişene kadar da alkışlıyoruz. Çocuk bayramı amma olsun bize de özgürlükler verildiğini hatırladık ya sevincimiz tarifsiz.
Bitsin artık bu çile/ Çekemem bile bile/ Sen ne söylersen söyle/ Sana dönmeyeceğim…
Bitmiyor yavrum, nasıl bitsin sen orada küçücük yaşında, eşli dans gösterisi yaparken ve eşine bu şarkı sözleriyle orantılı olarak parmaklarını sallayıp durarak hayat dersleri vermeye ve bizleri eğlendirmeye çalışırken, bizler oturduğumuz yerde, senin bu kadar figürü bu yaşta kaç gün canın çıkasıya çalışarak, nasıl ezberlediğin kısmını hiç düşünmeden, eşin olan çocukla nasıl bir uyum içerisinde raks ettiğine hayran hayran bakarak ellerimiz morarana kadar nasıl alkışlamayalım.
Kara sevda, kara sevda dedikleri daha ne olabilir ki… diyen sanatçının şarkı sözleri eşliğinde eski redkit filmlerinde rastladığımız, ön kısmı mini arka kısmı upuzun, siyah tül çorapla giydiğin giysinle, (her kız çocuğunda acayip de bir makyaj) çılgınca, eşinle dans ederken biz nasıl en azından ellerimiz ve ayaklarımızla ritim tutmayalım.
Yavrum kaldır kollarını/ Teslim ol etrafın sarılı/Sabret af çıksın sana ben/ Öptürcem bu evin yollarını… şarkısı ve sözleri eşliğinde yine eşli (hep eşli, hep danslı) gelecekte nasıl bir bayan/ eş olacağının eğitim temellerini bu günden atarak ve bunu yine karşı cinse sinyal olarak çeşitli figürler eşliğinde gönderirken ve erkek çocuğuna dansın sonunda elini öptürürken, biz ebeveynler, gururla göğsümüzü nasıl kabartmayalım?
Tüm çocukların sahne arkasında kapalı mekânda saatlerce tutulması, bu esnada da sahnede gösterilen hiçbir gösteriyi izleyememeleri, velilerin de sahne önünde hınca hınç doldurduğu salonda kiminin zoraki bulduğu yere ilişmesi, kiminin ise bu kadar da nasiplenememesine ve saatlerce beklemesine rağmen çocuklarının, göğüs kabartan yetenekleri karşısında onlara buğulu gözlerle bakarak bayram ihya edenlerin bayramı kutlu olsun.
Ne de olsa, gün sizin gününüz. Pardon çocukların…
Hemen her duyguyu sınırsız ve seviyeye uygunsuz yaşıyoruz. Hepimizin bildiği üzre epeyce çocuk şarkısına sahip bir şarkı repertuarımız var. Ama sanırım o şarkıları çocuk bayramında kullanmayacak kadar manasız ve seviyeye uygunsuz buluyoruz. Bu nedenle de çocukların seviyelerine uygun(!) yukarıda birkaç örnek verdiğim anlam olarak da güne cuk oturan şarkıları kullanıyoruz.
Özellikle, emziğini yeni bırakan kız çocuklarına giydirdiğimiz (havalar çok da ısınmamasına rağmen) yarı çıplak giysiler ve yaptığımız şaşaalı makyaj onların yaş seviyesine ve kişisel gelişimine pozitif nasıl bir etkide bulunuyor? Bilen beri gelsin. Ki bir daha asla giyilmeyecek acayip kıyafetlere harcanan meblağlar çocuk bayramında hiç dile getirilmemeli sanırım, ayıp diye bir şey var değil mi?
Yüzde doksanı eşli yapılan danslar ve eş yapılan miniklerin birbirine uyum sağlayabilmek adına düştükleri komik durumlar da tabi ki eğlencenin bir parçası. Ha yan yana gösteri yapsalar ne olur diye soracağım ama çağdaşlığımın elden gitmesinden korkuyorum. Adım yobaza çıkarsa!.. (Hay şeytanın kulağına kurşun. Kulağımı aşağı doğru sündürüp, cık cık cık yaparak, tahtaya da vurdum üç kere).
Özellikle son yılların modası olan eşli dans gösterileriyle kutlanan bayram modasının geçmesine çok var mı ola? Eskiden şiirler okunur, tiyatrolar oynanır, yarışmalar, uçurtma şenlikleri, geziler düzenlenirdi. Modası ne zaman geçti bunların da bizler çağdaşlık yolunda bu tarz bir ilerleme kaydettik?
Bir belediyenin çocuklara ve ailelerine özel, ücretsiz şehir turu olduğunu öğrenerekten çocuklarıyla beraber o toplu taşıma aracında yerini alanlardan olarak, ilk etapta çalan çocuk şarkılarını dinleyerek bayraklar, balonlar, çikolatalar, palyaço, espriler… eşliğinde süslü toplu taşıma aracında seyahat ettiğim esnada “Oh be, nihayet, işte çocuk bayramı böyle kutlanır.” diye mutlu mesut bir süre yol aldıktan sonra araçtan inmek mecburiyetinde kaldım. İnmemin ardından akşam, sonraki yaşananları video kaydında izlemek suretiyle oynayan çocuklara eşlik eden “Ben sevdim eller aldı da acısı bana kaldı…” şarkısını duyduğumda ise, daha da tutamayıp koyverdim kahkahayı valla. Eeeeeee. Ne de olsa bayram kutluyoruz, ağlayacak değiliz ya…
Yasemin KATI