MAHİR KILIÇOĞLU mahirkilicoglu@hotmail.com

YAZ SICAKLARI VE BOĞULMA VAKALARI

04 Temmuz 2017 Salı 01:05

Yıllar önce, Akdeniz’in bir yerinde; o zamanlar hepimiz gençtik; 7-8 kişi beraber sahilden yüzerek epey açıldık. Yanımızda sadece bir şişme teker içi (Şambrel) vardı. Hepimiz yüzme biliyorduk. Giderken rüzgârı arkamıza aldığımızdan ciddi şekilde açıldığımızı biraz geç fark ettik.

Dönüş yolunda iyi yüzme bilenler, şambreli diğerlerine bıraktı kendileri yollarına devam ettiler. Geldiğimiz yönden rüzgâr bizi denize sürüklediği için iki kulaç atıyor, bir kulaç geriye düşüyorduk. Yorulmaya başladık, tipik boğulma hadisesinin yaşanması an meselesi, sahilde bizi kurtarmayı bırakın, görüp boğulduğumuzu fark edecek insan yoktu.

En arkada ben kaldım, diğerleri sahile vardığında ben hala denizin içinde en az yüz elli metre açıkta sahile varmaya çalışıyordum. Kulaç attıkça kendimi sahilden uzaklaşıyormuş gibi hissettim. Kramp girmedikçe, su üstünde kalma konusunda problemim yok, sabaha kadar yüzecek kadar da teknik bilgim var. Ama yorgunluk, rüzgâra karşı mücadele etmek, dönüş yönünden gelen dalgaların insanın yüzüne yüzüne çarpması, sahilin bir türlü yaklaşmaması, gün batımının son demlerini yaşıyor olmak… Tam kâbus anları gibi…

Bütün bunları yaşadığımda bilincim yerinde, ne yapmam gerektiğini biliyor, hiç acele etmiyor, sahilde geldiğim yöne, arkadaşlarımın olduğu yere yüzme çabalarının sonuç vermeyeceğini anlamış bir haldeydim. Dinlenme pozisyonunda birkaç dakika yüzdükten sonra döndüm, sahile baktım, rüzgârın yönünü hesapladım ve denizden çıkmam gereken yeri seçtim.

Rüzgâr kuzey doğudan estiği için ben kuzey batıya doğru yüzdüm. Çıkmam gereken yerin yaklaşık 1 km uzağında sahile ulaşmayı başardım. Oradan yürüyerek sahilde oturduğumuz, eşyalarımızı koyduğumuz yere vardım.

Bu hikâyeyi neden anlattım; her yıl yaz ayları geldiğinde Türkiye’nin her yerinden ‘boğularak hayatını kaybetti’ haberleri gelir. Genellikle gençlerin ve çocukların karıştığı boğulma hadiselerinden bir türlü ders almayız. Özellikle gençlerimiz ve çocuklarımız tehlikeli sularda, zamanında onlara öğretmemiz gerekeni öğretmediğimiz için, zamanında yapmamız gerekenleri yapmadığımız için boğularak ölmeye devam ediyorlar.

Ülkenin her yerinde denizler, göller, nehirler var. Ancak çocuk gençlerimiz, her yıl yaz ayları geldiğinde:

a.       Tarımsal sulamalar için taşınan sulara serinlemek için giriyorlar;

b.      Deli gibi akan derelerde yüzmeye kalkıyorlar;

c.       Karadeniz’in bilinen ters akıntısına rağmen tedbirsiz denize giriyorlar,

d.      Baraj göllerinde profesyonel yüzücülerin bile tehlike yaşayacağı yerlere giriyorlar.

e.      Şehirlerde parklarda ve kavşaklarda bulunan girilmesi yasak süs havuzlarına giriyorlar

f.        Yüzme bilmedikleri halde derin sulara tedbirsiz giriyorlar.

g.       Çocuklar yetişkinlerin sürekli gözetimi olmadan sularda yüzüyorlar.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin çok azı yüzme öğrenme şansına sahip. Boğulmaların ciddi oranı yüzme bilmemekle ilgili. Yoksa sahile 3-4 metre uzaklıkta insanlar neden boğulsun. Yüzme bilmek demek, suyun içinde nasıl hareket edeceğini, neleri yapacağını, neleri yapmayacağını bilmek demektir.

Adana’da sulama kanallarının etrafı tellerle çevrildi. Çözüm mü, belki… Ancak insanların suya ulaşımını engellemek gibi çözümler çözüm değildir. Bu çözümler sürekli çözümler olmadığı gibi başka sorunları da beraberinde getiriyor.

Deniz sahilleri halkındır, kimse çevirip, giriş çıkışları kısıtlayamaz (Askeri ve idari yasak bölgeler hariç). Sahil şeridindeki şehirlerin insanlarının gireceği, serinleyeceği denizleri var. Türkiye’nin nüfusunun önemli bölümü Anadolu’nun iç kesimlerinde. Denize sahili olmayan, sahili olup da yerleşim yerleri denizden oldukça uzak olan şehirlerimiz var. Buralarda halkın deniz, eğlenme, serinleme, spor yapma ihtiyacını karşılayacak tesisler ya yetersiz, ya astronomik derece pahalı.

Batı ülkelerinde ve eski Sovyet Bloğu ülkelerde çocuklara ilkokulda yüzme öğretiliyor. Her yıl milyonlarca turist ülkemize gelir ve bunlar arasında boğulanların oranı, bizim ülke insanımızın boğulanlarının oranıyla karşılaştırılmayacak kadar düşüktür. ,

Ülkemizde suda boğulma vakalarının çoğunu 11- 19 yaş grubundaki çocuk ve genç erkekler oluşturuyor. Türkiye’de her yıl ortalama bin kişi boğularak ölüyor. Dünya üzerinde bir yılda boğularak hayatını kaybedenlerin sayısı ortalama 350 bin kişi.Bu rakamı oranladığımızda Türkiye’de boğularak ölenlerin nüfusa oranı, dünya üzerinde boğularak ölenlerin dünya nüfusunun oranının tam 25 katı… Bu korkunç bir rakam.Ülkemizde Dünya ortalamasının tam 25 katı insan boğularak ölüyor.

Dünya üzerinde boğularak ölenlerin önemli bölümü deniz kazalarından kaynaklanıyor. Ülkemizde boğularak ölenlerin önemli bölümü yüzme bilmemek ve tedbirsizlik…

Türkiye’de artık çocuklarımıza ve gençlerimize erken yaşlarda yüzme öğretmenin zamanı geldi. Bunun yanında okullarımızın da artık yüzme havuzlarına sahip olması gerekiyor. Şehirlere, sulama kanallarının, nehirlerin, derelerin ve diğer akarsuların olduğu yerlere güvenli yüzme alanları, havuzları oluşturmak gerekiyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin Porsuk Çayı üzerine, şehrin merkezinde oluşturduğu plaj projesi harika bir fikir; bunu her yere yaygınlaştırmak gerek.

Bizim gençlerimiz için, insanımız için yüzmek lüks değil, gerekliliktir. Askere giden, denizci olan her gencin en son derdi yüzme olsun. Çocuk, genç ve yetişkinler için spor, eğlence ve serinleme amaçlı yüzme havuzlarının yaygınlaştırılması, teşvik edilmesi ve kolay ulaşılır hale getirilmesi gerekiyor.

Mahir KILIÇOĞLU

mahirkilicoglu@hotmail.com

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #