Bizim için biçilen hayatı yaşama tavrımız kimi Tanrı gördüğümüzü ortaya koymaktadır. Bu yüzden Tanrımıza (Allah cc) sahip çıkmamız, sürüklenmekten bizleri koruyacaktır.
Peki nasıl?
Dünyayı yönetme sevdasına talip olanlar, insana kendisini aşabilecek zekâ armağan edeceklerini zannetmektedirler. Belki başaracaklar, lakin bu dünyayı daha güzel yapmayacaktır.
İnsan zekâsına uygun, meşguliyeti aza indirecek mekanik çalışmalar kümesi olarak tanımladığı yapay zekâyı moderne ederken, yine insanın düşünce dünyasını kullanma çabasındadırlar. Bunun için bilgi derç etmekte ve derç ettiği bilgiyle de insanlığa hükmetmek için kullanma hedefindedirler.
Belki üretmeye yeltendikleri süper zekâyı insana Tanrı olarak önüne sürecekler ve insanın kendi zekâsını mekanik olana tercih etmeye zorlayacaklardır. TV’lerin başında sayılarla yaşayan bizleri istatistik tutmaya yönlendiren bilinç aslında insanı zamana karşı zayıf düşürmektedir. Ne yazık ki, duruma itirazı olanların aynı istatistiki bilgilerle problemi tanımlamaya kalkışması da trajikomiktir. İnsanlık matematikle açıklanamayacak kadar büyüktür. Zira insan matematiğe sığmaz, sığdırılamaz.
Ama bu çabayı yönetenler bizlerin hesap edemeyeceğimiz miktarlarda paralar ortaya koymaktadırlar. İşte bu harcamalar neticesinde bizler adına oluşturulan mega datalar ellerinde bulunmaktadır. Bundan kaçış da kurtuluş ta yok gibidir.
Sizlerin de sosyal medyalarda okuduğunuz ve TV’lerden izlediğiniz haberlerle yorulduğunuzu biliyorum. Her yandan zamansız ve yersiz dikkat çekici bilgiler ne yazık ki zihnimize kaydedilmektedir. Bunlar da zihinsel obeziteyi beraberinde getirmektedir.
Şiştikçe şişen beynimiz, gereksiz bilgiler ve reklamlar, kararlarımızı etkilemektedir. İhtiyacın harcamaları kontrol etmesi gerekirken, materyal dünya yersiz olan her şeyin gerekli olduğuna bizleri ikna etmektedir. İkna olan insan dünya malına bağlanmakta ve ondan vazgeçemez hale gelmektedir. İnsana iyi bir gelecek sunmak için yapılan çalışmalar her defasında makinanın hizmetkârına dönüşmüştür/dönüştürülmüştür.
Bilgi güvenliği tartışmalarının çokça yaşandığı günümüzde tercihlerimiz yeni bir güvenlik problemi ortaya koymaktadır. Nasıl çözümlenecektir bilmem ama kısa zamanda çözmek için yola koyulmak gerekmektedir.
Tartışmaları güvenlik sorunu boyutunda konuşmak istemiyorum. Zira insan için üretmeyen ticari şirketler paraya göre yönlerini tayin edebilmektedirler. Ne kadar para, o kadar güç olduğuna inanan nesiller için iyiyi üretme derdi olmasa gerektir. Yanılma arzusuyla, ne yazık ki öyle düşünmekteyim. İletişim aracının adının değişmesi sorunu öteleyecektir/çözmeyecektir.
Geliniz, biraz da sorunlar üzerine düşünelim.
- Zihinsel obezite nesillerin ruhsal dünyalarını tehdit etmektedir. Nereden geldiği dahi belli olmayan bilgilerle çocuklarımızın zihin dünyaları bozulmaktadır. Doğru bilgiyi ayırt etme melekesi daha gelişmemiş zihinlere bu kadar karmaşık bilgi örüntüsü ‘hatta gerçek bile olduğu belli olmayan’ dikte edilmesi neslimizi hazmedilemeyen bilgiyle obezite zihinlere dönüştürmektedir.
- Kontrol edilen neslimize evlerimizde dahi sahip çıkılamamaktadır. Her odanın dershaneye dönüştüğü şu günlerde sofralar boş kalmıştır. Aperatif gıdalarla öğün geçiştirilmekte ve aperatif sevgi seremonileri ile ruh okşanmaktadır. Gönül yatıştırılmaktadır.
Ve…. Daha niceleri…
Sözlerim teknoloji karşıtı olduğum anlamına gelmemeli, bilakis teknolojik imkânlar olması gerekir. Ancak insanın bir aile olduğu unutulmamalıdır.
İnsan makine değildir, olmamalıdır. İnsanın birlikte yaşamaya ihtiyacı vardır. Aşka ihtiyacı vardır. İnsanın insana ihtiyacı vardır.
İmkânları geliştirilen insanların mahremiyet güveliği de sağlanmalıdır. Unutmayınız! İnsan kalabilen medeniyet kazanacaktır. Yoksa güvenli iletişim uygulaması araştırması, elektronik göçebe hayatı yaşamamıza sebep olacaktır.
Göçebeliği yüzyıllar önce bırakan bizler için, iletişimde de yerleşik hayata geçmemizin zamanı gelmedi mi?