MAHİR KILIÇOĞLU mahirkilicoglu@hotmail.com

SOSYAL ADALET VE DEVLET

31 Ocak 2020 Cuma 09:00

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin.

Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider.”

Enfal 46

Devletin gücü, kuvveti, önemi ihmal gerektirmeyen bir konudur. Devlet giderse her şey gider. Bizim gücümüz, kuvvetimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz devletimizdir. Bu nedenle devlet çok önemlidir.

Yeryüzünde devletsiz yaşayan, kendi topraklarında bağımsız olarak yaşayamayan milletler var. Ya devletleri yıkılıp gitmiş, ya devletleri başkalarının eline geçmiş yaşarlar.

Batının güçlü devletlerinin geçmişte oluşturdukları ve bugünkü refahlarının kaynağı olan sömürgelerin temel gücü hâkimiyet kurdukları topraklarda halkları devletsiz bırakmaktır. Uzun süren milli isyanlara son vermek için kendilerinin kontrolünde devletler kurmuşlardır. Sözde özgür olan halkların sözde bağımsız devletleri ekonomik ve siyasal olarak sömürgeci büyük devletlerin kontrolündedir.

Bugün sömürgeciliğin yeni sınırlarının oluşturulmaya çalıştığına şahit oluyoruz. Geçmişte bir işgal ve sömürü yaşamamış olan İslam ülkelerinin kaynaklarını sömürmek için yeni bir oyun tezgâhtadır. Bu oyunda kendi ülkelerinde yaşayan hakların özgürlük ve ekonomik taleplerini manipüle ederek kendi sömürgelerinin kurulması için devletler zayıflatılmış, parçalanmış, iç karışıklar uğraşır hale getirilmişlerdir.

Bugün Batının ve özellikle ABD’nin toplum mühendisliği çerçevesinde uyguladığı zalim ve hain oyunlar nedeniyle İslam ülkeleri çatışmalar ve iç karışıklıklar yaşıyorlar.

İşte bu oyunların başında, sözde bağımsız olan ülkelerin kendi evlatlarını devşirerek kendine hizmet eder hale getirmek gelmektedir. İnsanları çağdaş yöntemlerle, kansız ve acısız şekilde hatta gönüllü olarak mankurtlaştırmaktadırlar. İşte FETÖ örneği bunun en güncel ve büyük örneğidir.

Devletler sadece dış güçlerin oyunları ile zayıflamaz, o ülkenin insanlarının birliklerini kaybettiklerinde veya o devleti yönetenlerin hatalarıyla da zayıflar, hatta çöker. İşte Enfal sûresi  46. ayeti tam olarak bunu anlatmaktadır.

Bir devlet zulümle abat olmaz; ancak ve ancak adaletle hüküm sürer. Adalet, sadece hukuk sistemiyle ilgili bir konu değildir. Adalet, sosyal ve ekonomik olarak toplumun tüm fertlerinin ekonomik gelirden, devlet olanaklarından, eğitimden, sosyal konularda adaletli şekilde yararlanmasıyla gerçekleşir.

Toplumsal kalkınma, adalet sayesinde olur. Bu konu Nizamülmülk’ün eserinde Firavun örneğiyle anlatılmaktadır. O daha çok sosyal adaletten, gelir paylaşmaktan bahseden bir hikâye anlatmaktadır.

Sosyal adalet, ekonomik olarak toplumun en alt kesimlerinde bulunan kişileri destekleyerek gerçekleşir demektedir.

Yakın zamanda öğrendiğim bir bilgi de sosyal adaletle ilgili dikkat çekici ayetlerdir. Bu ayetler, bahçe sahiplerini anlatan ayetlerdir. Nüzul sırasına göre Kur’an’da anlatılan ilk kıssa bahçe sahipleriyle ilgilidir. Babalarından kalan bahçenin ürünlerini erkenden toplayıp insanlardan esirgemek isteyen evlatların bahçesini, Allah helak etmiştir.

Kur’an tefsiri yapma veya insanlara vaaz verme derdinde değiliz. Ancak bahçe sahipleriyle ilgili kıssa bize gelir paylaşımının ve sosyal adaleti sağlamanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunu Bakara Suresinin ilk ayetlerinde infak olarak görüyoruz. Bakara 177’de iyi olmanın, iman etmekten ve insanların hayrına harcamaktan geçtiğini açıkça anlatıyor Allah (c.c).

Kur’an’da hiçbir ibadet sosyal adaletin ve gelir paylaşımın temeli olan mal-para bağışlama ve paylaşımı kadar tekrar etmiyor ve detaylandırılmıyor. Hatta mal-para bağışlama ve paylaşımı konusu, başka hiçbir ibadette olmadığı kadar arka arkaya 20 ayetle Kur’an’da detaylı anlatılmıştır (bkz Bakara 261-280).

Sosyal adaletle ve gelir paylaşımıyla hem toplum hem de devlet büyür, kalkınır ve güçlenir. Devletin, her türlü hizmette, kamu görevliliğinde, ekonomik gelir dağılımında adaleti sağlama görevi vardır.

Toplumun küçük bir kesimi aşırı zenginleşirken diğer büyük kesiminin hâlâ temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanması gelir dağılımındaki eşitsizliğin en temel göstergesidir. Sözgelimi asgari ücret konusunda yaşanan garabet, sigortasız işçi çalıştırılması, işsizliğe karşı ucuz iş gücünün çalışanlar için tehdit oluşturması gibi örnekler, gelir dağılımındaki adaletsizliğin başka göstergeleridir.

Devletler, gelir adaletsizliğiyle mücadele için yapılar oluşturmalıdır. Batı medeniyetinin sermaye üzerine kurulu olmasından dolayı zenginlerden para tahsil ederek halka yayma kurumu yoktur. Bilakis çeşitli adlar altında başta faiz olmak üzere halktan para toplama üzerine çeşitli yapılar vardır.

Bunun yanında İslam, hem sosyal adaleti sağlamak ve gelir paylaşımı oluşturmak hem de sermayenin belirli ellerde dolaşmasını engellemek için çeşitli müesseseler oluşturmuştur. Bu müesseselerin başında da Zekât gelir. Zekât kurumu dünya üzerindeki gelir adaletsizliğini ve sermaye yetersizliğini başlı başına bitirecek bir müessesedir. Zekâtın muhatabı sadece sermaye sahipleri olduğu için pek sevilmez. Çünkü zekât sadece sermayeden alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtmaz; zekât aynı zamanda sermayenin piyasadan çekilmesi ve piyasa için tehdit oluşturması açısından da ciddi bir yaptırım müessesedir.

Özetle, Sosyal adalet ve gelir paylaşımı devlet eliyle yapılmalı, devletin oluşturduğu kurumlarca yapılmalı ve dinin öngördüğü ve kesin ve kati şekilde emrettiği paylaşım kültürünün toplum tarafından yeniden ve bu kez kurumsal olarak diriltilmesi sağlanmalıdır.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Nizam KILINÇ
Harika bir yazı üstadın kalemine sağlık.