Yazarın Özgeçmişi


Diğer Yazıları

MEB NEREYE GİDİYOR?

05 Şubat 2015 Perşembe 12:46

Şüphesiz Ak Parti iktidarının en başarısız olduğu alan Eğitim Bakanlığıdır. Önce kısa süreli Erkan Mumcu denemesi, ardından Hüseyin Çelik bir eğitimci olmasına rağmen başarısız oldu. Ardından koltuğa oturan Nimet Baş da zamana yenildi. Çare gözüyle bakılan Ömer Dinçer de Eğitim Bakanlığındaki karmaşaya çözüm olamadı. Kanunlar, tabelalar, yönetmelikler değişti; toplantı üzerine toplantılar düzenlendi ancak Milli Eğitim Bakanlığındaki karmaşaya bir düzen getirilemedi, hatta  çözümsüzlük bu dönemde daha da derinleşti. Öyle ki “havuz” kavramı yeni bir anlam çerçevesiyle dilimizdeki yerini aldı.

Aşamalı bir süreç gerektiren eğitim faaliyetleri hikmeti kendinden menkul yöneticiler tarafından hiçbir deneysel ve fikri temele dayanmadan topluma dayatıldı. Tıpkı Kemal Gürüz’ün yaptığı gibi gece yarıları alınan kararlarla toplum mühendisliği yapılmaya kalkışıldı. Usul terk edildi. Mesela hiçbir deneme sınama yapılmadan, personelin durumu göz önüne alınmadan 4+4+4 topluma dayatıldı. Hem eğitim uygulamalarında  hem de personel dağılımında daha yıl dolmadan zikzaklar çizilmeye başlandı.

Eğitim iş kolunda örgütlü bir sendikanın eğitimdeki değişimde öncü rol oynaması belki takdire şayan bir çaba olarak değerlendirilebilir. Ancak bunun kayıtsız şartsız bir teslimiyetle yapılması ciddi bir eleştiriyi hak etmektedir. Nasıl ki 28 Şubat zihniyeti İmam Hatip Liselerini engellemek için mesleki eğitimi katletti, Ak Parti iktidarı da İmam Hatip Liselerinin önünü açmak için eğitimi içinden çıkılmaz hale getirdi. Öyle ki hiçbir eğitimci yarın için bir şey planlayamaz hale geldi. Bugün, hiçbir eğitimci üç gün sonrasını görecek durumda değildir. Üyelerini koltuk sevdasıyla karmaşaya düçar bırakmak yapılanlara haklılık kazandırmaz. 

Şüphesiz her değişim ve dönüşüm sancılı olur. Eğitimdeki değişimin birtakım sorunları içinde barındırması da makul karşılanabilir. Ancak ciddi araştırma ve denemeler sonrasında yapılması gereken değişikliklerin oldu bittiye getirilerek uygulamaya konmasının getirdiği sıkıntı “makul” sınırının çok üzerindedir. “Göç yolda düzülür.” mantığıyla yapılan değişiklikler eğitimi;  hem öğretmenler, öğrenciler hem de veliler için içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Özal iktidarlarından başlayarak eğitimde yapılan değişikliklerde baş aktör durumundaki öğretmenlerin fikirlerine başvurulmamış, öğretmenler adeta yok sayılmışlardır. Öğretmen her duruma ayak uydurabilen, her eğitim modelinde rol alabilecek donanıma sahip birey olarak düşünülmüştür. Karar vericiler,  öğretmenleri yeni versiyon uygulama yüklenebilen, bu yolla yeterliliği arttırılabilen ve her şartta eğitim verebilecek robotlar olarak değerlendirmiş olmalıdır. Bu yüzden 1990’lardan bu yana yapılan hiçbir değişiklikte öğretmenlere yönelik dört başı mamur bir eğitim öngörülmedi ve gerçekleştirilmedi. Traktör ehliyetiyle uçak kullandırılmaya kalkışıldı.

Bütün bu anlatılanlardan sonra, belki “Nabi Abi”nin farklı bir etki oluşturduğunu söylemek gerekirdi. Ancak görülen o ki, Nabi Abi de babacan tavrına, iletişim becerisine ve deneyimine rağmen seleflerinin akıbetine uğramaktan kurtulamayacaktır. Çünkü Eğitim Bakanlığının ayarlarıyla çok oynanmıştır ve ne yazık ki geri alma ihtimali de kalmamıştır.

  Neresinden tutsanız elinizde kalacak eğitimimiz fedakâr ve gerçekten her şarta kendini uyarlayabilen öğretmenler sayesinde hâlâ rayında gitmektedir. Ancak siyasiler “Biz ne yaparsak yapalım işler bir şekilde yürüyor” kolaycılığını seleflerinden miras almamalıdır.
 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #